18 Nisan 2014 Cuma
Merhaba Çıkma Ekmek Var Mı
Bütün bu kalabalığı anlayamıyordu ama hoşlanıyordu sebepsiz yere. Çöpü karıştırmaya uzun aralar verip; bu bağıran, koşan heyecanlı yığını şaşkın, hafif gülümser gibi izliyordu çocuk. Üşüdüğü, aç olduğu, acıyan topukları aklından gidiveriyordu o an. Fenerbahçe’nin maçında taksitleri unutup, Alex için heyecanlanan İsmet Abi gibi tıpkı.
Çocuk geçen hafta korkmuştu, aynı şeyi izlerken. Polis kalabalığı yarıp, canavar gibi dalmıştı araçlarla insanların içine. Gaz atmış, su sıkmıştı. Çok korkmuştu, gazdan kaçmak isterken sağa sola düşmüştü aptal gibi, acı sisin içinden uzun süre çıkamamış; Gargamel şirinler köyünü bastığında, şirinlerin fütursuzca sağa sola kaçışması gibi koşuşturmuştu ağlayarak çocuk.
Olanlara anlam yükleyememesi, onun için hepsinin tamamen bir sır olması, taraf olmayacağı anlamını taşımazdı elbet. Takım tutmak gibi bir şey işte, bir sebep gerektirmez. Polis sevmezdi çocuk, az dayak yememişti. Korkardı onlardan. Çok korkardı.. Bu yüzden heyecanlı, sinirli kalabalıktan yanaydı. Şaşkın gözleri hafif bulanık görüyordu etrafı, tipini değişik bulduğu insanları seçerek, onları izledi. Bazen güldü. Yeşil montunun koluna sümüğünü sildi. Eğlendiğinde böyle yapardı. Yürüyenlerin etrafında aynasızlar görünmüyordu, bu yüzden zevkliydi seyretmesi bu gece. Tedirgindi gene de. Güzel kızlar vardı kalabalıkta. Çok güzel kızlar. Tertemiz kıyafetli, düzgün saçlı.. Hele kimisinin gözlerinde siyah boya vardı, onlara bayılıyordu işte. Siyah boya kadınların gözüne çok yakışıyordu. Bu kadar güzel kızların ne işi vardı burada?
Karnı çok açtı, çöpü karıştırmaya geri koyuldu. Sesi azalarak biten şarkılar gibi, uzaklaştıkça çığlıkları azalan eylemcilerin son olarak ne dediklerini anlamak için uzun süre uğraştı çocuk. Köpek, yarı beline kadar çöpe eğilmiş genç sahibine bakıyor, bir yandan da sol arka ayağıyla karnının altındaki uyuzu eşeliyordu. Yarayı kanatınca kaşımayı bırakıp usul usul yaladı. Acımıştı. Çocuk, büyücek bir ayakkabı kutusu çıkarttı çöpten. Açıp içine baktı, boştu. Tek bir hamleyle vurup ezdi, dümdüz etti. Sonra el arabasının içine, topladığı diğer karton ve tenekelerin yanına attı. Başı önde ağır ağır ilerledi. Köpek de hareketlendi hemen peşi sıra. Ara ara durup karnını yalıyor, sonra koşarak yetişiyordu yine çocuğa. Köpek etrafa, insanlara bakınarak ilerliyordu, her koku, her hareket dikkatini çekiyordu. Açtı o da. Çocuğunsa başı önde, kahverengi ayaklarına bakıyor. Ağır, isteksiz, sürünerek gidiyor ayaklar.
Diğer insanlar gibi olmak nasıl, hiç bilmiyor çocuk. Mağazalarda ne yapıyorlar, kafelerde ne yapıyorlar.. Hiç bilmiyor, Kahveci Yakup’un evrimi bilmediği kadar bilmiyor. Sadece izliyor onları, bazen de öldürmek istiyor hepsini. Topuğundaki yarayı, yapış yapış olan çamurlu ayaklarını, kirden kaşınan vücudunu, üşümeyi, aç olmayı onlar bilemez, anlayamazdı. Çocuk da onları hiç bilemez, nasıl bir hayatları var, hiç hayal edemezdi. Bazen düşünürdü ama hiç hayal edemezdi. Banyolarında soba vardır mesela, bu yüzden üşümeden yıkanırlar. Televizyonları var.. El ele tutuştuklarını görürdü. Bir anlığına açlığı unuturdu yine, kötü koktuğunu unuturdu; tinerli gözleriyle onları izler, bir kadına özenirdi. Kadın isterdi canı. Bir kadın.
Sabah ezanına en aşağı iki saat var diye kafasından geçirdi çocuk. Sokak pek kalabalık değildi bu gece; herkes polise bağırmaya gitmiş olduğundan olacak, barlar sokağı çok dolu olurdu yoksa bu saatlerde. El arabasını evin kömürlüğüne yerleştirmiş, tekrardan dışarı çıkmıştı hemen. Buradaki insanlar acayiptiler; şapkaları, gözlükleri, sakalları, kolyeleri, giysileri.. Erkekleri de erkek gibi değildi ya, neyse. Orospu çocukları. Bu ibne kılıklılar durmadan gülmesi, güzel kızlara dokunması çocuğun çok canın sıkıyor. Çok rahatsız edici, yiyip bitiren bir histi bu ve nasıl kafasından savsın diye şaşırırdı. Bir de bu öldüresiye sinir olduğu tipler kalkıp da çorba ısmarlamaz mıydı, hem aç olduğundan mecbur yerdi, hem ezildiğini hissederdi. Pis işler bunlar. Geceleri işi bitince gelirdi buraya, ara sıra. Değişik adamlardan biri gene bir çorba, kokoreç alırdı belki. En kötü sigara bulurdu birinden. Ama midesi çok boştu, sigara istemiyor bu kez canı. Yürüdü.
Eski Gar sokağının, 10’dan sonra da içki satan bakkalı Naim’in merdivenlerine oturdu. Müşterisi yok, televizyon sesi geliyor içeriden. Naim göz ucuyla baktı, bir şey demedi. Her an kovabilir ama. Küfür bekliyor çocuk; ederse o da edip kaçacak. Karnını tutarak kalktı merdivenlerden. Islık öttürerek bakındı gözlerini kısıp. Ulan gözleri acıyor ama gazdan değildir herhalde hala, kaç gün oldu. Kaşıdı yumruğunun tersiyle. Araba camından kendini süzdü. 17 değil de 30 duruyordu. Farkında değildi gerçi o bunun, kendini beğendi bu gece. Bir an artan müzik sesine doğru baktı, ojeli el karşısındaki barın tahtadan kapısını araladı; müzik dışarı kaçmak istercesine olanca gücüyle fışkırdı sokağa, ani bir hareketle –kapının kapanmasıyla- yine içeri hapsoldu. Bacağını arabanın lastiğine koyup hızla bağladı postallarını kız. Dizini silkeledi herhalde tozlanmış olacak, parmağını tükürükleyip sildi, kazıdı tırnağıyla, en son da küfretti. Doğrulup sigarasını yaktı. Gözlerini siyah boyamıştı kız. Çocuk durmuş, kızın sigara içişini izliyordu. Şu an aç değildi, üşümüyordu. Kıza doğru yaklaştı.
Sigarayı çekişini, üfleyişini, pantolonunu tutup yukarı çekişini izlerken, duble iskender yemiş gibi oldu çocuk. Hoşuna gitmişti kız. Çok hoşuna gitmişti. Çok güzeldi. Sigarasını içerken hızlı hızlı soluyor, etrafa hızla bakıyordu. Sinirliydi. Çocuğu gördü birden, kız ona baktığı anda, geçen hafta Zarko’dan boşluğuna yediği tekmenin nefesini kesmesi gibi, yine tıkandı. Kız gülümsedi:
-N’aber?
Cevap olarak burnunu çekti sadece, sonra da çekinip hızla koluna sildi. Utanmazdı normalde ama kız çok güzeldi be. Baktı öyle, diyecek bir şey bulamadı bu soruya. Hiç verecek bir cevap bulamadı. N’aber, ne bilsindi n’aber. Kız sigarasından derin bir nefes aldı, gözlerini kapayıp üfledi dudaklarını büzüp. Çocuğa uzattı.
-Al.
Bir şey demeden, tedirgin aldı sigarayı. Uzun uzun filtreye baktı. Filtre kırmızı. Kızın dudağı var sigarada. Ne acını biliyor, ne bıçak gibi kesen soğuğu. Sigaraya bakıyor çocuk. Gözlerini kapadı, ağır ağır, yanaklarını içeri göçertip, annesinin memesini emen bir bebek gibi asıldı sigaraya. Başını göğe kaldırıp, üfledi dumanı. Gözlerini açtı, kız yoktu.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder