1 Ağustos 2014 Cuma

-Küçük Kadınlara Hikayeler- Bilirim Aklındakileri



Küçük bir deniz kasabasının sahil kenarında, hayatı yaşayıp bitirmiş yaşlı bir çift yaşarmış. Adam gün boyu verandada oturup bulmacalar çözer saatlerce yazılar yazarmış. Eşi daha kendi halinde ve standart hayatı severmiş. Günlerden bir gün tekdüzelikten sıkılan üretken adam aslında yaşamak istediği hayatın bu olmadığına karar vermiş. Ama ikilemde kalmış. Yaşının gerektirdiği gibi davranmalı ya da yıllardır bastırdığı arzunun arkasında koşmalıydı. Fakat korkular alışmışlık ve yaşlı bir partnerin sorumluluğu derken kalan ömrünü düşünüp son çılgınlık adını verdiği bir yolculuğa hazırlanmaya başlamış gizliden. Eşine bir hesap açtırıp olup biteni şeffaf haliyle yazmaya başlamış. Kafasındaki şey o uyurken bırakıp usulca yola çıkmakmış. Çünkü o denli kırılgan ve hassas bir şeye sahipmiş ki yüzüne söylemeye cesaret edememiş. Gecenin karanlığında sessiz bir şekilde yataktan kalkmış evin içerisinde yürüyüşler yapmış. Yatağa dönmüş, masumca uyuyan, yıllardır yol arkadaşlığı yapan eşini izlerken O’nun, o hanımeli kokusu derinden sarsmış. Usulca yanaşıp son kez içine çekmek istemiş. Kadın beklenmedik bir şekilde ağlamaklı gözlerini açmış. Adamı, narin buruşmuş kollarına alıp, başını göğsüne yaslamış

‘’Bilirim aklındakileri…’’

‘’Ben sensiz nefes almayı unuttum.’’

Adam o saniye hıçkırarak ağlamaya başlamış. Ağlaması üzüntüsünden değil, uzun zamandır kendini yalnızlığa kapatmasındanmış aslında. Eşinin yaşlı pamuk elleriyle yaptığı kurabiyeleri tekdüze hayatını sürdürebilmesi için yaptığını zannederken, eşi her kurabiyenin hamurunu yoğururken

‘’Bugün kurabiyeleri bulmacasının yanına koyarken gözlerime eskisi gibi bakacak mı acaba, elimi tutacak mı?’’
diye düşünürken içine bir damla gözyaşı dökermiş. Yaşlı adamın ağlaması da bundan olmuş. Çünkü yatakta yatan beyaz pamuk elli eşinin buruşmuş elleri ellerindeydi gözleri ise gözlerinde. Gözyaşlarını silmek için ellerini ellerinden ayıran eşine daha önce hiç olmadığı kadar yaşından beklenmeyecek kadar hızlı bir şekilde sarılmış. Kalbi kalbinde, on sene belki yirmi sene önce eşinin dudaklarında ıslanmış kurumuş dudakları ise eşinin dudaklarındaydı. Gözleri yavaşça kapandığındaysa, yarın yeni bir gün olacağından o kadar emindi ki…

Cüneyt Bıçaklar

Hiç yorum yok: