BAYRAM TIRLATTI
Biz köylüler, bakışlarımızla çok şey anlattığımızdan olacak, genelde az konuşuruz. Bayram’la da öyleydi arkadaşlığımız. Unuttum elbet şimdi, Afyon’un hangi ilçesinin hangi köyünden olduğunu. ’86 yılıydı, zaten bizim bölümde az öğrenci olurdu. Herhalde otuz beş öğrenciydik. Bir ay pansiyonlarda falan kalmıştım. Sonra Yenikent’te ev tutmuştuk arkadaşlarla ama yeni yapılıyordu o zaman konutlar. Mahalle içi diz boyu çamurdu, ancak çevre yolundan otobüs geçiyordu. Çamurlara bata bata çevre yoluna inip otobüs bekliyorduk, kampüse gitmek için. Çevre yolunun alt kısmı, gecekondu mahallesi ve üst kısmı da yeni yapılan konut alanıydı.
Aynı sınıfta olduğumuzdan tanıyorduk birbirimizi ama şimdi sıkça aynı otobüs durağında karşılaşmaya başlamıştık. Eniştesi memurmuş, maliye mi demişti, geçmiş zaman… Gecekondu mahallesinde ablasının yanında kalıyormuş. Ona da yurt çıkmamış. Ev tutamayacak kadar yoksul olduğu belliydi. Çok soru sormanın gereği de yoktu ona, az konuşan ve içine kapanık bir gençti. Zaten bir yerde sığıntı olarak yaşamak da yeterince eziyordu insanı.
Yaz ortasında, ortada kalmıştı Bayram! Enişte tayinini Afyon’a aldırmış ve gitmişti. Onun bedava kalabileceği ve bedavadan yemek yiyebileceği tek yer; tarikat ve cemaat yurtlarıydı. O da radikal Nurcuların öğrenci evine yerleşti. Zaten ortada kalan Anadolu çocuklarına hemen çengel atıyorlardı. Sene başında ben de bir gece kalmıştım orada. Eve girince bütün öğrenciler şalvar, cübbe giyip sarık takıyorlardı. Bütün namazlar toplu kılınmak, sohbet ve diğer toplu ibadetlere katılmak zorunlu ve eve giriş-çıkış saatleri belirliydi falan… O gencecik insanları o halde görünce insan, bir Ortaçağ külliyesinde zannediyordu kendini. Sabahleyin valizimi alıp geleceğim diye sıvışmış ve korkudan bir hafta, bir pansiyondan çıkmadan kalmıştım! Beni öldürmelerinden veya işkence yapmalarından korkmuştum.
İkinci sınıftayken, sınıftan bir kıza aşık olmuştu Bayram ama bir taraftan da tuhaflıklar başlamıştı onda. Zamanla iyice delilik belirtileri göstermeye başlamıştı. Onu herhalde cemaatçiler evden çıkardı. Yurtta boşluk bulmuş, yurda taşınmıştı. Sonra nereden bulduysa, bir bond çanta bulmuştu. Üzerinde bir takım elbise ve bond çantasıyla gezmeye başlamıştı. Bazen birden sınıfta delleniyor, hocalara bağırıp hakaret ederek dersten çıkıyordu. Bazen birden dersin ortasında kültür paldır dersliğe giriyor ama bazen de dersin ortasında küldür paldır çıkıyordu, kapıyı çarparak! Bazen kızları ve bazen erkek arkadaşları tehdit ediyordu ama kimseye de saldırmamıştı. Özellikle aşkıyla konuşan erkek gördüğünde onu ediyordu… Tam tırlattı dediğimiz durumdaydı.
Herkes onun çantasında ne taşıdığını merak ediyordu. Sonra Çelebi, ben gördüm onun çantasının içini dedi! Bir tane makası ve dini gazete, dergilerden kestiği yazılarla doluymuş çantası. Artık hem öğretim elemanları ve hem de öğrenciler açısından, onun durumu çekilmez olmuştu. Galiba bölüm yönetimi ailesini çağırmış. Sene sonuna doğruydu, Bayram’ı götürmüşler memleketine. Bir daha dönmedi aramıza. Hastaneye yatırmışlar ama bir daha düzelmemiş olacak ki, öğrenim hayatına dönmedi. Zaten üşüttü, tırlattı veya aklını oynattı dediklerimiz, bir daha normalleşemiyor. Ruhsal hastalar iyileşebiliyor ama baskı ve zor altında delirenler genelde iyileşemiyor.
Mehmet BAYDAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder