Basitlikten uzak
cümleler kurmak için tekrar tekrar yazıp karaladığım kelimelerdi en sahici
başlangıç... Bir elimde puantiyeli kupa bardağımla kontes çatlatırcasına sütsüz
çayımı içmekteyim. Perdelerden arınmış pencerenin hürriyeti odama müthiş yağan
karın seyrini sunmakta. Karşı binanın karşı dairesi tüm karşılığıyla, saksının
altına sabitlediği ıslak, dalgalanmayan ve göründüğü üzere yerini pek sevmemiş
bir bayrakla çalıyor beyazı, kırmızı her daim galip der gibi. Oldum olası
sevmedim bayrakları.
Ne de güzel
yağıyor mübarek, pencereyi açıyorum üşümek için. Yan apartmanın girişinden
kaldırımın kıyısına düşen minik bir ışık… Kibritçi kız masalını düşlüyorum o
an, heyecanlanıyorum. Işık sürekli yanıp sönmekte, pencereden aşağı sarkıyorum
giriş kapısını görmek için, soğuğu hissetmiyorum. Küçük bir gölge düşüyor sonra
kaldırıma, kibritçi kız hala aklımda. Daha da meraklanıyorum. “evsiz kalmışsa,
ya donarsa oracıkta“ düşünceleri dolanmaya başlıyor kafamda. Hep bir insana hiç
tanımadan çok büyük bir iyilik yapmayı düşlemişimdir. Piyangonun vurduğunu öğrendiğim
an tüm semti arşınlamaktan helak olmuş ihtiyar piyangocuya bileti hediye etmek
gibi mesela. Hayatı boyunca minnet edecek birinin olması isteği mi bu? Bu yükü
taşıyacak biri de değilim oysa ama bunu yapmak istemişimdir hep. Şimdi
şuracıkta donakalacak küçük kibritçi ‘çocuk’. Üşüyorum pencereyi kapatıp
kalorifere ilişiyorum fakat gözüm yan apartmanın girişinde hala. En azından
“kim var orda” diye seslenmek için açıyorum bu kez pencereyi. Işık yok, içim
ürperiyor gitmiş olabileceğinden. Ve hareket ettikçe büyüyen bir gölge
kaldırımda. Bütün büyüklüğüyle bir adam, elinde kartonlar. Sokak lambasının
aydınlığı altında şarap şişesini bacağının arasına sıkıştırmış ağzındaki sigarayı
yarı yanan çakmağıyla tutuşturmaya çalışıyor… Gülümsüyorum, donmuş vaziyette
kapadığım gibi pencereyi giriyorum battaniyemin içine. Kar hala müthiş yağıyor.
Kardelen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder